Meriç Köprüsü, tarihi resimleri ve motifleri günümüze taşıyor
EDİRNE'de Meriç Nehri üzerinde bulunan 174 yıllık tarihi Meriç Köprüsü, motifleriyle ayrı bir özellik taşıyor.
EDİRNE'de Meriç Nehri üzerinde bulunan 174 yıllık tarihi Meriç Köprüsü, motifleriyle ayrı bir özellik taşıyor. Edirneli tarihçi Altay Bayatlı, tarihi köprüyü diğer köprülerden ayıran en büyük özeliklerinden birinin 1847 yılında tarihi köşk tavanına çizilen resimler olduğunu belirterek, "Duvar resminin anlattığı figürlerde, Edirne'nin nehir kenarlarında bulunan evlerin resmedildiği kendi ekseninde dönen bir duvar resmi mevcuttur" dedi.
Osmanlı'ya 88 yıl başkentlik yapan Edirne'de, tarihi yapılar ve köprüler, geçmişi günümüze taşıyor. Kent içinden geçen Meriç, Arda ve Tunca nehirlerinin üzerinde 9 taş köprü bulunuyor. Köprülerden Meriç Nehri üzerindeki 174 yıllık tarihi Mecidiye, bir diğer adıyla Meriç Köprüsü, dikkat çekiyor. 1847 yılında Abdülmecid döneminde tamamlanan köprü, gördüğü onarım çalışmalarıyla günümüzde hala kullanılarak, 5 bin kişinin yaşadığı Karaağaç Mahallesi'ne geçişleri sağlıyor.
Meriç Köprüsü, kemerleri, motifleri ve kitabesinin bulunduğu tarih köşk kubbesi içine yapılan resimler ile Osmanlı'nın derin izlerini taşıyor. Tarihi köprünün tam ortasında kubbeli, mermer sütundan yapılmış 5 ayaklı "tarih köşkü" olarak adlandırılan ve özellikle padişahların güneşin doğuşunu ve batışını izledikleri için seyir terası olarak da bilinen yapının kubbesindeki renkli resimler önemli ölçüde ön plana çıkıyor. Mimarı bilinmeyen köprü, her yıl, yüz binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaretine uğruyor. Gelen ziyaretçilerin en çok fotoğraf çektirdiği tarihi köprü, zaman zaman onarım yapılarak kullanılmaya devam ediliyor. Yüksek tonajda araçların geçişlerine kapanan köprü üzerinden kaçak geçen araçların olması Edirneli tarihçilerin ve vatandaşların tepkilerine neden olurken tarihi köprü büyük zarar görüyor.
'2'NCİ MAHMUT'UN EMRİYLE BAŞLANDI'
Edirneli tarihçi Altay Bayatlı, Meriç Köprüsü'nün yapımına 1842 yılında başlandığını ve 1847 yılında tamamlandığını belirterek, köprünün yerinde eskiden ahşap Demirtaş Köprüsü'nün bulunduğunu söyledi. Bayatlı, "Bu köprü yıpranınca, 2'nci Mahmut da Edirne'yi ziyarete geldiğinde görüyor ve yapılması emrini veriyor. Fakat saltanat süresi yetmiyor ve köprünün yapımı 1847 yılında tamamlanıyor. O nedenle köprüye Mecidiye Köprüsü adı veriliyor. Mecidiye Köprüsü çok özellikli bir köprüdür. Svilengrad'daki Mimar Sinan eseri olan Cisri Mustafa Paşa Köprüsü'nün neredeyse kopyası niteliğindedir. Üzerinde de Selçuklulardan günümüze gelme ejderha veya fil motifi şeklinde motifler mevcuttur. Ayrı olarak en önemli özelliklerinden birisi de ayaklarının, zindan altındaki kale surlarının taşlarından getirilerek yapıldığını arşiv kaynaklarından bilmekteyiz" dedi.
'HİÇBİR KÖPRÜDE OLMAYAN DUVAR RESİMLERİYLE DİKKAT ÇEKİYOR"
Tarihi köprüyü diğer köprülerden ayıran en büyük özeliklerinden birinin 1847 yılında tarihi köşk tavanına çizilen resimlerin olduğunu vurgulayan Bayatlı, "Köprüdeki diğer özelliklerden biri de neredeyse hiçbir köprüde rastlamadığımız tarihi köşkünün tavanında duvar resmi olması. Duvar resminin anlattığı figürler de Edirne'nin nehir kenarlarında bulunan nehir kenarı evlerinin resmedildiği, kendi ekseninde dönen bir duvar resmi mevcut üzerinde. 2011 yılındaki restorasyondan sonra o da yenilenmiş ve halen orijinalliğini korumaktadır. Köprü Edirne'ye çok büyük bir değer katmakta. Edirne'nin Selimiye'den sonra ikinci tarihi eseridir. Kemerlerin özellikleri çok simetrik olmasıdır. Köprünün o bölgesine biz seyir yeri değil de tarih köşkü diyoruz. Osmanlı'nın son döneminde zamanla köşk şeklini almış ve güzel bir mimariye kavuşmuştur. İnsanlar, burada etrafı rahatlıkla panoramik şekilde görebilirler. Tabii bu yüksek olasılıkla padişahlar tarafından da kullanılmıştır. Tabi burada en güzel özellik, bu köprünün tarih köşkünün iç tarafında duvar resmi olması. Bu resimlerin de 1847'de tamamlandığı yılda yapıldığını düşünmekteyiz" diye konuştu.
Köprünün Edirne'ye büyük bir değer kattığına da dikkat çeken Bayatlı, "Köprünün şöyle bir özelliği de var; Karaağaç merkez haline geldikten sonra bu bölgenin gelişmesi ve güzergah dahilinde olması da büyük önem kazandırıyor. Bu köprünün daha iyi bir güzergahta olmasını sağlıyor. Dolayısıyla Edirne'ye büyük bir değer katıyor. O yüzden bu köprünün iki ucunda da rıhtımlar mevcut. Eskiden nehir üzerinden gemi ticareti, nehir sefaları yapılıyormuş. Bu yüzden Edirne'deki köprülerin neredeyse tamamında rıhtım ve iskeleye rastlamaktayız" dedi.
FOTOĞRAFLI
DHA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.