Sümer Ezgü'den 'Hatçem' tepkisi
Türk Halk müziği sanatçısı Sümer Ezgü, "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün ağıt niteliğinde yazıldığına işaret ederek, son dönemde bu türküyü göbek havası tarzında yorumlayanlara tepki gösterdi.
Türk Halk müziği sanatçısı Sümer Ezgü, "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün ağıt niteliğinde yazıldığına işaret ederek, son dönemde bu türküyü göbek havası tarzında yorumlayanlara tepki gösterdi. Türkünün kaynak kişisi Seyfi Türkol'un oğlu Metin Türkol (63) ve Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz de bu türkünün farklı bir şekilde yorumlanmasına tepki gösterdi.
Türk halk müziği sanatçısı Sümer Ezgü, türkülerin milli bir kültür olduğunu anlattı. Tarihi eserlerin korunması için çalışmalar yürütüldüğünü hatırlatan Ezgü, türkülerin korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da bir şekilde önlem alması gerektiğini söyledi. "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün Burdur'un Arvallı ve Kayış köylerinde yaşayan 2 Hatice'nin sevdikleriyle kaçış hikayelerinin ardından yakılan iki ağıtın zamanla birleşmesinden oluşan bir türkü olduğunu aktaran Sümer Ezgü, bu türkünün aslında ağıt olduğunu vurguladı. Sümer Ezgü, bu gibi Türk Halk Müziği'ne değer katmış türkülerin göbek havası tarzında söylenmesine de tepki gösterdi.
'TÜRKÜLERE SAHİP ÇIKILMALI'
Sümer Ezgü, "Tanıdığım bir arkadaşım küf, pas tutmuş bir türkünün tekrar ortaya çıkarıldığını söyledi. Türküler niye küf tutsun ki? Denizin Dibinde Hatçem türküsü düğünlerde, konserlerde ve radyolarda çalar. İnsanların dilindedir bu türkü. Neden pas tutsun? Altın pas tutmaz ama bu türküleri koruma altına almak lazım. Bu türkünün kaynak kişisi rahmetli Seyfi Türkol'un oğlu Metin Türkol beni aradı. "Hocam bu nasıl iştir, babamın türküsü nasıl bu hale gelebilir" dedi. Ben de o yorumları dinledim, izledim, inanın üzüldüm. Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz de arayıp aynı şeyleri söyledi. Bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledi. Türküler bu kadar korumasız mı? Bunlar bu toprağın eserleri, yaşanmış hikayeler. İsteyen istediği gibi kullanabilir mi? Eserleri korumak için telif yasası var ama maalesef derleme eserler telif kapsamında değil. Anonim eserler de hepimizin ama koruma altına alınması gerekir. Derlemecilerin, ozanların ağzından söylenen bu türkülerin kaynak kişileri de "işlemeci" tanımıyla yasaya girerse isteyen istediği şekilde bu türküleri kullanamaz. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bir şekilde bu konulara el atması gerekiyor. Türküler bu kadar sahipsiz olmamalı" diye konuştu.
'DENİZİN DİBİNDE HATÇEM GÖBEK HAVASI DEĞİLDİR'
Ağıt niteliğinde yazılan "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünde aşk sözlerinin yer aldığını anlatan Sümer Ezgü, "Türküde bir hüzün var. Göbek havası değil ki bu. Kaybettiği aşkın arkasından yazılan hüzünlü bir ezgi, bir çığlık. "Ben Hatçemi kaybettim dumanlı dağlar, gözlerimin yaşı durmadan çağlar." Burada göbek atılır mı hiç? Tıpkı "Hey 15'li 15'li" türküsü gibi. Savaşa gidenlerin arkasından söyleniyor ama herkes göbek atıyor. Ya da "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar" türküsünde annesinden ayrı kalmış genç gelin kızın yaptığı "uçan kuşlara malum olsun ben annemi özledim" diye yaktığı bir türkü. Bunlar göbek havası değildir" dedi.
'HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖRMELİDİR
Halk ürünleri olan türkülerin sahipsiz olduğunu vurgulayan Ezgü, "Oysa Türkiye'ye gelen insanlar gökdelen çekmiyor. Ayakkabıcıyı, Kaleiçi'ndeki etnik Anadolu evlerini çekiyor. Bizim yemeklerimizi yemek istiyorlar. Bizim müziklerimizi, türkülerimizi dinlemek istiyorlar. Biz Yörük çadırı yapıyoruz, içerisinde dıstık dıstık müzik çalıyor. Türk gecesi adı altında bize ait olmayan Arap kültürünü dinletiyoruz. Biraz farkındalığa ihtiyacımız var. Bu ülkenin kültürü değerlidir ve hak ettiği değeri görmelidir. Müzisyen arkadaşlarımız o değeri göstermelidir" diye konuştu.
'OYUN HAVASI TARZINDA YAYINLAYAN KİŞİLERİ KINIYORUM'
Denizin Dibinde Hatçem türküsünün kaynak kişisi Seyfi Türkol'un oğlu Metin Türkol, bu türkünün farklı bir şekilde yorumlanmasına tepki gösterdi. Türkol, şöyle dedi:
"Babam, son zamanlarda disko tarzı müzik olarak yorumlanan "Denizin Dibinde Hatçem" türküsünün kaynak kişisidir. 1960'lı yıllarda babam köy köy dolaşıp, türkünün 12 kıtasını bir araya getirdi. 1967 yılında Mehmet Erenler tarafından TRT repertuvarına kazandırıldı. Radyoda bu türküyü okuyan ilk hoca Mehmet Erenler'dir. Son günlerde popüler olan Deha Bilimlier'in ve Murat Övünç'ün okuduğu "Dalga Dalga" isimli "Denizin Dibinde Hatçem" türküsü, aslında aile dramını yansıtmaktadır. Bu türkünün içeriğinde yazılanlar gerçektir. Bir oyun havası tarzında değildir. Bu türküyü oyun havası tarzında lanse edip, yayınlayan bu kişileri kınıyorum. Deha Bilimlier isimli kişiye sosyal medyadan ulaştım. Bu türkünün anonim olduğunu, türkü üzerinde hiçbir hakkımız olmadığını, istediğimiz yere şikayet edebileceğimizi söyleyip, "paranız varsa gidin avukatlara para yedirin" diye cevap verdi. Murat Övünç'e ulaşma zahmetinde bulunmadım. Bu yüzden bu türkünün aslı gibi okunmasını rica ediyorum. İki sanatçıyı da protesto edip, kendilerini saygıya davet ediyorum."
'EN SERT TEPKİMİZİ KOYMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz de, "Bizim "Hatçem" türkümüz yöremize ait en güzel türkülerimizden birisidir. Mehmet Erenler tarafından derlenmiş. Burdur halkının uzun yıllardır dinlediği hazin bir aşk öyküsünü anlatır aslında. Bu türkünün hikayesi eski adı Arvallı, şimdiki adı Bağsaray beldemizden Antalya'ya kadar uzanan öyküsü olan güzel bir türküdür. Bu türkü geçen günlerde bir sosyal medya fenomeni tarafından resmen bambaşka bir formatta ve türkünün hem ruhuna hem hikayesine aykırı şekilde oyun havasına döndürülmüş durumda. Ben de bunu kendi sosyal medya hesabımdan protesto ettim ve dedim ki "Popüler kültürün, kültürümüze egemen olması ve yozlaştırılmasını kabul etmiyorum. Üzülerek de takip ediyorum. Bu konuda da gereken tepkiyi herkesin göstermesini istiyorum" dedim. Türkünün aslını birçok halk müziği sanatçımızdan dinledik. Halen birçok video kanalında mevcut. Şarkılaştırılmaya çalışılıyor türkümüz. Batı çalgıları ile 9/8'le çalınıp göbek havasına dönüştürülen Hatçem türküsünü dinlemek istemiyoruz. Hikayesini dinlemek isteyen herkesi Burdur'a davet etmek isterim. Hüzünlü bir aşk hikayesi. Bunlar bizim kültür varlıklarımız. Hayatın tam da kendisi. Hayatı anlatan bunu saza söze döken bir kültür varlığı. Bu nedenle de korunması gerektiğini düşünüyorum. Nasıl ki bir taş binayı koruyorsak, türkülerimizi, şarkılarımızı, halk ezgilerimizi de korumak zorundayız. Kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak çok önemli. Bir Burdur türküsünün bu hale getirilmemesi gerekiyor. En sert tepkimizi koymaya devam edeceğiz" dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.