Antalya'da vaka oranı yüzde 30 düştü
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Antalya'da yüzde 30 ve Mersin'de yüzde 30'a varan düşüşler sağlandı. Hastane yatışlarına ve yoğun bakım doluluk oranlarına ise yüzde 25 olarak yansıdı" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından Bakanlık'ta açıklamalarda bulundu. Bilim Kurulu üyeleri ile birlikte kameraların karşısına geçen Bakan Koca, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, aşı sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Tarihin, içinden geçilen süreci büyük salgın yılları olarak anacağını kaydeden Koca, "Bugüne kadar Almanya'da her 1 milyon nüfus başına 325 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Sürü bağışıklığını uygulamaya çalışan İsveç'te 789, en çok vaka ve vefat sayısına ulaşan ABD'de 984, virüste mutasyon görüldüğü iddiasıyla gündeme gelen İngiltere'de 994 kişi öldü. Türkiye'de ise milyon nüfus başına vefat sayımız 216'ya ulaştı. Günlük vaka sayıları dünyada nisan ayındaki ilk pik döneminde 80 binlerdeydi. Şu an ise neredeyse 9 kat artışla 700 binlere ulaştı. Bununla birlikte nisan ortasındaki ilk pik döneminde 8 bin 500 civarındaki günlük vefat sayılarının şu an yüzde 70 artışla 14 binlere ulaştığını üzüntüyle görüyoruz" ifadelerini kullandı.
VAKA DÜŞÜŞ ORANLARI
Tedbirler ile illerdeki vaka sayılarındaki düşüş oranlarını açıklayan Koca, "Sıkı tedbirlerin uygulanması sayesinde günlük vaka sayımızda Gaziantep'te yüzde 66, Tekirdağ, Bursa ve İzmir'de yüzde 60, Ankara ve Samsun'da yüzde 55, Trabzon ve Adana'da yüzde 50, Diyarbakır ve Hatay'da yüzde 48, Kayseri ve Kocaeli'nde yüzde 45, Şanlıurfa'da yüzde 40, Antalya'da yüzde 30 ve Mersin'de yüzde 30'a varan düşüşler sağlandı. İstanbul'da vaka sayılarında önemli düşüş sağlanırken, poliklinik başvurularında yüzde 50, hastane yatışlarına ve yoğun bakım doluluk oranlarına ise yüzde 25 olarak yansıdı" dedi.
MUTASYON AÇIKLAMASI
Son günlerde İngiltere gibi ülkelerin kontrolsüz vaka artışlarını virüsün mutasyonuna bağlayarak açıklamaya çalıştığını dile getiren Koca, salgının gelişmiş olduğunu iddia edenler ile geri kalmış olduğu sanılanları eşit duruma getirdiğini kaydetti. Koca, Türkiye'de ekim ayının ikinci yarısından itibaren hızlı bir vaka artışının baş gösterdiğini belirterek, "Birçok ilimizde yüzde 100'leri aşan artışlar oldu. Hastanelerimiz, yoğun bakımlarımız yükü kaldırmada zorlanmaya başladı. İl ziyaretleri ile yerinde değerlendirme, HES kodunun tüm kamu kurumlarında, ulaşımda ve konaklama tesislerinde kullanımının yaygınlaştırılması, toplu etkinliklerin ertelenmesi, düğün, nişan gibi törenlere kısıtlama getirilmesi, kademeli mesai uygulaması, çeşitli iş yerlerinin çalışma saatleri ve hizmet sunum şeklinin sınırlandırılması, kalabalık meydan ve sokaklar için getirilen kısıtlama ve kontroller, açıkta sigara içme yasağı, okulların tekrar uzaktan eğitime geçmesi, hafta içi geceleri ve hafta sonu dışarı çıkma yasağı gibi yaygın tedbirler hayata geçirildi" diye konuştu.
"DSÖ, MUTASYONUN AŞIYI EKİLEMEYECEĞİNİ AÇIKLADI"
İngiltere'nin virüsün mutasyonuyla ilgili açıklamada bulunduğunu kaydeden Koca, "Bilinmelidir ki bu mutasyon eylül ayından beridir mevcut. Koronavirüs zaten damlacık enfeksiyonu ile bulaşan bir hastalıktır ve yayılma hızı çok yüksektir. Mutasyonun yayılma hızını arttırması, çarpan etkisi yapabilir. Ancak mutasyon ve varyasyonlar, düzenli olarak taranmaktadır. Ülkemizde Halk Sağlığı Laboratuvarlarımız bu işi düzenli olarak yapmakta ve gelişmeleri DSÖ'ye bildirmektedir. Anlaşılan o ki; İngiltere'deki kontrolsüz vaka artışının nedeni araştırılırken, eylül ayından beri var olan mutasyon ilgililerin dikkatini çekmiştir. Türkiye, salgının başından beri tüm gelişmeleri dikkate alarak hastalığı önemseyerek tedbirleri en erken alan ülkelerin başında gelmektedir. Bu sayede virüsün Türkiye'ye girişini 3 ay geciktirdik. Mutasyonlar konusunda da düzenli incelemelerimiz hep devam etti. Virüs daha hızlı bulaşsa da tedbirler yine en etkili silahımız. Ayrıca DSÖ de bu durumun aşı çalışmalarını olumsuz etkilemeyeceğini açıkladı" değerlendirmesinde bulundu.
'AŞILARIMIZ BİR AKSİLİK OLMAZSA, PAZARI PAZARTESİYE BAĞLAYAN GECE YOLA ÇIKIYOR'
"Ülkemizde adenovirüs temelli 2 aşı adayımız insan deneyleri safhasına ulaşmıştır. Benzer şekilde virüs benzeri parçacıklar temelli bir aşımız da insan deneyleri safhasındadır" diyen Koca, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"En çok merak edilen konulardan biri de aşının ne zaman geleceği zannediyorum. Başından beri Türkiye'de klinik çalışması olan kendi inşamızda etkisi olduğunu bildiğimiz bir aşıyı kullanmak istediğimizi beyan ettik. Tercih ettiğimiz aşının da klinik deneylerini bekleyip ona göre harekete geçmek için uğraş verdik. İnaktif aşının ülkemizdeki Faz 3 klinik çalışması başarıyla sürmektedir. Vaka sayılarının yüksek olduğu günlerde çalışmada çok hızla ilerlemekteydi. Aşılanan gönüllülerin ister gerçek aşıyla, ister plasebo aşıyla aşılansın hastalığa yakalanıp yakalanmayacağı izlenmektedir. Bu durumda ülkede çok vaka varken çalışma daha hızlı ilerlemektedir. Bilim Kurulu'nun değerlendirmeleriyle aşının ülkemizde kullanılması konusunda kendi insanımızda gösterdiği etkiden emin olduk. Artık aşının Türk insanında etkili ve güvenilir olduğunda eminiz. Çin makamları da Türkiye'ye gönderilecek aşı dozları için onay işlemlerini tamamladı. Üreticinin depolarında hazır olarak bizden gelecek haberleri bekleyen aşılarımız bir aksilik olmazsa, pazarı pazartesiye bağlayan gece yola çıkıyor."
PROF. DR. ÜNAL: TOPLAM AŞI ETKİNLİĞİ YÜZDE 91,25 OLARAK HESAPLANMIŞTIR
Koca, aşının etkililiği üzerindeki çalışmaları anlatması üzere sözü Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal'a verdi. Çin tarafından üretilen inaktif aşının çalışmalarının 14 Eylül'de Türkiye'de başlatıldığını kaydeden Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dün yapılan değerlendirilmeye göre; 23 Aralık 2020 itibariyle 24 merkezde 9 bin 150 gönüllü taranmış, bunlardan 7 bin 371'i gönüllü çalışmaya alınmıştır. 4 bin 759 gönüllü, aşı kolunda yüzde 64'ünü yapıyor, 2 bin 612'si de plasebo kolunda yüzde 35'ini yapıyor. 1000'e yakın sayıda sağlık personeli birebir randomize edilmek üzere çalışıldı. 18 Kasım'dan itibaren de sağlık personelinden başlamamızın nedeni, güvenlik datasını iyi takip edebilmekti. İlk 900'den fazla çalışmaya alınan kişinin güvenlik datası incelenip güvenliğine karar verildikten sonra ikinci kısımda vatandaşlarımıza yapmaya başladık. O da 18 Kasım tarihidir. Birincisinde 1 aşı 1 plasebo yapılırken, ikincisinde aşıya ulaşımı artırmak amacıyla 2 aşı 1 plasebo şeklinde yapıldı. O nedenle iki kolda yüzde 64, yüzde 35 şeklinde bir fark var. Tamamı değerlendirildiğinde bu çalışma kapsamında 7 bin 371 gönüllüye 10 bin 828 doz şu anda uygulanmış durumda. 752 aşı yapılmış kişide sadece 3 hastalık oluşurken, 570 plasebo yapılmış kolda 26 hastalık meydana geldi. Bunun özel istatistiki yöntemlerle hesaplanması var. DSÖ güven aralığı diye gördüğünüz, yüzde 95 güven aralığı bu tür çalışmalarda kullanılan standart bir yöntemdir. Alt sınırı yüzde 71 üst sınırı yüzde 97 olmak üzere, yani bu çalışmayı yüzlerce, binlerce kez tekrar etseniz, en kötü olasılıkla yüzde 71 etkinlik ki DSÖ bunun yüzde 50 olmasını yeterli görüyor. Üst sınırda da en iyi olasılıkla yüzde 97 oranla başarılı bulacağını gösteriyor. Bu güvenlik aralığı içinde toplam aşı etkinliği yüzde 91,25 olarak hesaplanmıştır. Önümüzdeki günlerde daha da artacaktır."
"YORGUNLUK, BAŞ AĞRISI VE AŞININ YAPILDIĞI BÖLGEDE AĞRI'
İkinci değerlendirme aşamasında da aşı güvenilirliği analizlerinin 2 bin 964 kişi verisiyle yapıldığını kaydeden Ünal, "En sık görülen yan etkiler yorgunluk yüzde 4,7, baş ağrısı yüzde 3,9 ve aşının yapıldığı bölgede ağrı yüzde 1,9. İkinci aşıda bunlar biraz daha şiddetlenebilir. İkinci aşıda aynı etkiler yorgunluk yüzde 2,5, baş ağrısı 2,3 çok daha düşük ki iki bulgu da plasebo kolunda da gözlenen, deneklerin hissettiği duygular ve lokal aşı bölgesinde ağrı da yüzde 0,5 olarak tespit edilmiştir. Aşıyla ilgili ciddi diyebileceğimiz yan etki, bir arkadaşımızda hafif alerjik reaksiyon meydana geldi. O da anında tedavi edildi. Güvenlik datası açısından güvenli görünüyor aşımız ve etkinlik açısından da yüzde 91,25" dedi.
"DÜNYA BU DATALARIMIZI KULLANACAK"
Sağlık Bakanı Koca, Ünal'ın açıkladığı verilerin bu aşıla ilgili dünya açıklanan ilk veriler olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla dünya hatta Çin muhtemelen devlet olarak bu datalarımızı kullanacak. Aşının koruyuculuğu yüzde 91,25 oranında. Bu erken dönem ve bu giderek artacak. Çünkü normalde 40 enfekte olan kişi olduğunda açıklamayı düşündüğümüz bir durumdu. Şu an 29 kişi söz konusu, o nedenle 40 kişi enfekte olduğu döneme kadar bu çalışma devam ediyor olacak. Ve giderek bu oranın daha da yukarı doğru çıkacağını söyleyebiliriz. Aşı yapılan bütün gönüllüler, kimisine plasebo, kimisine aşı yapılmış oldu. Yapılan kişilerde 29 kişide enfeksiyon görülmüş oldu. 29 kişinin 26'sı aşı yapılmayandı. 3 kişi aşı yapılandı. Bu 3 kişi de sağlık çalışanıydı. Yani riskli gruptu. Dünyada riskli gurubu bu çalışmaların içine alan diğer aşıların da olmadığını bilelim. Bu riskli olmasına rağmen 3 kişinin PCR'si pozitif, ateş ve solunum problemi, akciğer tutumumu olmayan çok hafif geçiren bir tablo olduğunu biliyoruz. Özetle o 3 kişinin çok hafif geçirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz."
"GÜNDE 2 MİLYONA KADAR AŞIYI YAPMA İMKANIMIZ VAR"
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularına geçen Koca, aşılama programa soru üzerine, "Pazartesi günü itibariyle aşıların Türkiye'de olacağını söyledim. Özellikle Bilim Kurulu, bu konu ile ilgili geniş bir çalışma yaptı ve bir strateji hazırladı. 4 aşamalı bir stratejiydi ve bu strateji de özellikle ilk planda sağlık çalışanları olmak üzere yapılmıştı. Öncelikle de sağlık çalışanlarımızdan başlamış olacağız. Özellikle birinci aşamada 9 milyona yakın kişinin olduğunu söyleyebilirim. Bizim şubat sonuna kadar elimizde olmasını sözleşme gereği düşündüğümüz 50 milyon doz aşı olduğunu daha önce de söylemiştim. Ocak, şubat, mart gibi yaygın olarak ilk 2 hatta 3'üncü aşamada olan kişileri aşılamak istiyoruz. Çünkü kitlesel bağışıklamada ne kadar dar bir zaman diliminde yoğun bir aşılama yaparsak o kadar başarılı olacağımızı biliyoruz. Buna özellikle odaklanmaya gayret ediyoruz. Bu aşılamayı yaparken de, yine daha önce ifade ettiğim şekliyle, özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerimizin çok güçlü olduğunu biliyoruz. Aile Sağlığı Merkezleri ve hastaneler, kamu, üniversite hatta özel hastanelerimiz bu aşılama için kullanılmış olacak. Günde yaklaşık 1,5 hatta 2 milyona kadar aşıyı yapma imkanımızın olduğunu söyleyebilirim" diye konuştu.
"TÜRKİYE'DE İNGİLTERE'DEKİNE BENZER BİR MUTASYON GÖRÜLMÜYOR"
İngiltere kaynaklı mutasyon sonrası alınması muhtemel ek tedbirlerin olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Koca, "İngiltere'de olan, birden fazla mutasyonun bir arada görüldüğü ve bulaştırıcılığın özellikle daha fazla olduğu şeklinde. Bizim şu ana kadar yaptığımız analiz ve ön incelemelerde buna benzer bir mutasyona rastlamadığımızı ama gelecek hafta özellikle daha çok, tam bir genom analizi yaparak bununla ilgili daha net bir şeyi söylemek mümkün. Ama ön incelemelerimizde benzer bir mutasyon olmadığını, genel olarak dünyada mutasyonun bulaştırıcılığını artırması yönünde olduğunu biliyoruz. Bildiğiniz gibi İngiltere, Danimarka ve Güney Afrika için bir kısıtlama söz konusu oldu. Şu an yeni bir kısıtlamayı düşünmüyoruz" diye konuştu.
"YERLİ AŞIDA 5 İLAVE AŞI, İNSAN ÇALIŞMASI SAFHASINA GELDİ"
Yerli aşı çalışmalarına ilişkin konuşan Koca, "Yerli aşı ile ilgili özellikle yoğun bir gayret içindeyiz. Yerli aşıda 5 tane ilave aşının, Faz safhasına, insanla çalışma safhasına geldiğini, bunlardan 3 tanesinin inaktif aşı olduğunu söylemiştim. Adenovirüs çalışması da ayrıca söz konusu. Zannediyorum gelecek ay, ocak ayı içinde bunlardan 1 veya 2 tanesi daha Faz çalışmalarına geçmiş olur. Bunun dışında inaktif olan ve Faz 1 çalışmasını tamamlamış olan aşımız ile ilgili, Faz 2 de 200 kişi ile yapılmış olacak. Faz 1 biliyorsunuz 44 kişi ile yapılmıştı. Bununla ilgili gönüllülerin sağlık taramalarına başlandı" dedi.
Pfizer/BioNTech ortaklığında üretilen Covid-19 aşısına yönelik soruyu yanıtlayan Koca, şu ifadeleri kullandı:
"Biz tabi ki inaktif aşıyı önemsemiştik. Ama başından itibaren bu aşıyı geliştiren 2 Türk bilim insanımızın olması nedeniyle, bilim insanlarımız ile yakın iş birliği içinde bu aşının Türkiye'de uygulanmasını istedik, başından beri. Bununla ilgili bize başından beri söylenen 25 milyon gibi bir aşının söz konusu olabileceğini, 2020 yılı için yıl sonuna kadar belki 1 milyon kadar bir aşının olabileceği söylenmişti. Fiyat boyutuyla herhangi bir sorunumuz olmadı. O konuda dünya ölçeğinden daha uygun bir rakam olduğunu söyleyebilirim. Ama bizim bu dönemde yaşamış olduğumuz sorun şu oldu: Bu dönemde aşının üretimi ile ilgili sorumluluk taşınmaması durumunun sözleşmeye yazılması istendi. Acil kullanım izni olduğu için bu üretim ile ilgili bir sorun olma durumunda, sorumluluk taşımama ibaresi sözleşmeye konmak istendi. Bununla ilgili biz burada doğrusu bundan yana olmak istemedik. Son birkaç gündür Uğur Hoca ile 5- 6 kez görüştüm ve bu sorunu kısmen aştığımızı söyleyebilirim. Gelinen bu noktada ben toplantı öncesi tekrar görüştüm. Sözleşmenin miktarı ile üretimle ilgili bir sorun olduğunda sorumluluk taşıyabileceklerini belirten bir maddeyi koymaya karşılıklı razı olduk. Mart ayı sonuna kadar 4 buçuk milyon ve opsiyonel olarak 30 milyona kadar aşının sözleşmesinin detayları netleşmiş oldu. Bu gece veya en geç yarın imzalanmış olur."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.