Türk ve Yunan fırkateynlerinin karşılıklı bekleyişleri sürüyor
Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait 2 fırkateyn ve bir römorkör Antalya'nın Kaş ve Demre ilçelerinde, Yunan Deniz Kuvvetleri'ne ait fırkateyn ise Meis Adası önünde bekleyişini sürdürüyor.
Türkiye'nin Akdeniz'de NAVTEX ilan etmesinin ardından Oruç Reis Gemisi, sismik araştırmalar yapmak üzere Kıbrıs Adası'nın güneybatısına hareket etti. Ardından bölgeye yakın olan Yunanistan'ın Meis Adası önlerine bir Yunan fırkateyni geldi.
Bunun üzerine iki gün önce bölgeye Türk savaş gemileri geldi. 10 Ağustos Salı günü de Türk Hava Kuvvetleri'ne ait üç Atak helikopteri, Kaş ilçesi üzerinde devriye yaptı.
Bölgede Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait 2 fırkateyn ve bir römörkor, Yunanistan'a ait bir fıraketeynin bekleyişi sürüyor. Demre ilçesine bağlı Çayağzı Limanı açıklarında Türk Deniz Kuvvetleri'ne bağlı bir fırkateyn ve bir römörkor, Kaş'a bağlı Limanağzı mevkisinde de bir fırkateyn bulunuyor. Türk Deniz Kuvvetleri'ne bağlı fırkateynler zaman zaman seyre çıkıyor. Römorkor ise Çayağzı Limanı açıklarında bekliyor.
Meis Adası önündeki Yunan Deniz Kuvvetleri'ne ait fırakateyn de demir atmış halde bekleyişini sürdürüyor.
FRANSA'DAN AKDENİZ HAMLESİ GELDİ
Türkiye ile Yunanistan arasında tansiyon gittikçe yükselirken, şiddeti artıracak bir hamle de Fransa'dan geldi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye'nin tavrını eleştirdi. Ardından da Doğu Akdeniz'e iki Rafale savaş jeti ile Lafayette tipi fırkateyn gönderildiğini belirtti.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış siyasette daha aktif, daha kararlı bir tavır takınmasının birilerini rahatsız ettiğini belirterek, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini garantiye almaya yönelik adımlarının hem iç hem dış politikada adeta turnusol kağıdına dönüştüğünü belirterek, şöyle dedi:
"Doğu Akdeniz'de Türkiye bugüne kadar ne yaptıysa meşruiyet temelinde ve Libya ile yaptığı mutabakat muhtıralarına göre yapmıştır. Akdeniz'de gerginliği arttıran Türkiye değil, Türkiye'yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni yok saymaya çalışan Rum- Yunan zihniyetidir. Rum kesimi 2003 yılından beri adayı tapulu malı gibi görüyor. Hiçbir hakkı olmadığı adanın, deniz yetki alanlarında petrol, doğalgaz arama faaliyetlerinde bulunmaya yönelik imtiyaz ruhsatları veriyor. Rum kesiminin sözde ruhsat sahalarından bazıları ise Türkiye'nin kıta sahanlığıyla açıkça çakışıyor. Yunanistan ve Rum yönetimi Kıbrıs Türklerinin bu coğrafyadaki hidrokarbon kaynakları üzerindeki haklarını gasp etmeye çalışıyor. Hukuksuz adımların bir başka amacı da ülkemizi Antalya Körfezine hapsetmektir. Tüm bunlar Türkiye'yi denizden çevrelemeye yönelik hamlelerdir. Hiçbir yabancı ülkenin şirket veya geminin deniz yetki alanlarımızda izinsiz arama, çıkarma faaliyetlerinde bulunamayacağını dile getirdik. Son dönemde Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Rum yönetiminin yanlış adımlar attığını görüyoruz. Kimse kendini dev aynasında görmemeli ve şov peşinde de koşmamalı. Türkiye olarak şimdiye kadar Yunanistan ile sorunlarımızın çözümünü müzakere masasında aradık. Kimi zaman karşılık bulamasak da komşuluk hukukumuzu gözeten bir anlayışla hareket ettik. Buradan şu gerçeğin altını çizmek istiyorum; bizim kimsenin hakkında gözümüz yok ancak hiçbir ülkeye de hakkımızı yedirtmeyiz."
"DOĞU AKDENİZ'DE ÇÖZÜMÜN YOLU DİYALOG VE MÜZAKEREDİR"
Oruç Reis Gemisi'nin başlattığı çalışmanın Türkiye'nin Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği kıta sahanlığının içinde olduğunu bildiren Erdoğan, Oruç Reis Gemisi'nin bölgede 23 Ağustos'a kadar sismik araştırma faaliyetlerini sürdüreceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yunanistan'ın Ege ve Akdeniz'de ortaya koyduğu tavır ise art niyetlidir. Türk kıyılarına 2 kilometre, Yunan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Meis Adası üzerinden deniz yetki alanı talep etmek, akılla ve sağduyu ile izah edilemez. 10 kilometrekarelik bir adanın 40 bin kilometrekare deniz alanına sahip olduğu iddiası, uluslararası hukuk açısından hem komik hem de temelsizdir. Buradan Yunanistan'ı, Türkiye'nin hak ve hukukuna riayet etmeye davet ediyorum. Doğu Akdeniz'de çözümün yolu, diyalog ve müzakeredir. Sağduyu ve aklıselimle hareket edilirse herkesin hakkını koruyan, kazan-kazan temelli bir formül bulunabilir. Biz asla gereksiz macera peşinde değiliz, gerilim de aramıyoruz. Ancak benim batı Trakya'daki soydaşlarıma, kardeşlerime saldıranlar da şunu bilmeli ki bunun uluslararası hukukta da diğer yöntemlerle de hesabını verecek. Buradan Avrupa Birliğini de uyarıyorum. Avrupa Birliği olarak üyeniz olan bir ülkenin Avrupa Birliği hukukuna göre azınlıkların hukukunu koruma sorumluluğunu yerine getiriyor mu getirmiyor mu? Bunun hesabını Avrupa Birliği'nin Yunanistan yönetimine sorması lazım. Nitekim bugün yapacağımız görüşmelerde her iki siyasetçiye de bunu hatırlatacağım. Biz sadece adalet istiyoruz, hakkaniyet istiyoruz, soydaşlarımızın hukukunu korumak da bizim görevimizdir."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.