Doğal ortam balığında büyük tehlike!
Prof. Dr. Gökoğlu, plastik kirliliğinin Akdeniz'in en büyük sorunlarından biri olduğunu belirterek, "Balık çiftliklerinde, balık yemlerinde hormon kullanılmaz. Çiftlikteki balıkların plastik birikimi, doğal ortamdaki balıklardan daha azdır" dedi.
Akdeniz Üniversitesi'nden (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, Akdeniz'in en büyük sorunlarından birinin plastik kirliliği olduğuna dikkati çekti, kirliliğin oluşum nedenleri ve etkileri hakkında bilgi verdi. Plastik kirliliğinin çağın denizlerdeki en büyük sorunu olduğunu aktaran Prof. Dr. Gökoğlu, "Kirlenme bir bütündür. Hava kirlenirse yağışla karaya, karadan sulara, sulardan da denize gidiyor. Kirliliğin en son ulaştığı yer denizler. Karadaki kirlenme akarsular aracılığıyla denizlere gidiyor. Plastik kirliliği Akdeniz'in en büyük sorunlarından biri. Etrafındaki ülkelerden denize plastik kirliliği girişi var. Plastik kirliliğine poşet ya da pet olarak bakılmamalı. Karada güneşle zamanla eriyen plastikler yağışla denize ulaşıyor. Plastik kirliliğine deniz kaplumbağası, balinaların midesinde rastlanıyor" diye konuştu.
PLASTİK KİRLİLİĞİNİN SAĞLIĞA ZARARI
Denizlerdeki plastik kirliliğinin tüketilen balıklardan insan sağlığını da olumsuz etkilediğine değinen Prof. Dr. Gökoğlu, şunları söyledi:
"Mikroplastik kirliliğini en küçük canlıdan itibaren balıklarda da görebiliyoruz. Mikroorganizmalar plastiği alıyor, onları balıklar yiyor. Balıklardan da üçüncü tüketici, yani insanlara aktarılıyor. Plastik kirliliğinin kanserojen madde içerdiğini, çocuklarda gelişimi ve üremeyi etkilediğini, kısırlığa neden olduğunu yazan kaynaklar var. Bu açıdan bakıldığında pet, poşet, ambalajlı ürünler, izmarit, pipet gibi çok sayıdaki tek kullanımlıklar, artık yasaklanmalı. Dünya artık buna doğru gidiyor. Tek kullanım ürünlerinden kaçınmak lazım. Plastik kirliliği, denizler için bu yüzyılın en büyük belası."
"KÜLTÜR BALIĞI HORMONLU MU?"
Balığın besin değeri açısından çok zengin bir gıda olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Gökoğlu, bazı zamanlar "Doğal yetişen balık mı, çiftlikte yetişen kültür balığı mı yemeliyiz', "Çiftlik balıkları hormonlu mu" gibi sorularla karşılaştıklarını anlattı. Her iki balığın da yenilmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Gökoğlu, "Balık eti, besin değeri çok yüksek bir gıda. İnsanlar her ikisinde de yetişen balığı tüketebilir. Hormon, balık çiftliklerinde, balık yemlerinde kullanılmaz. Balık çiftliklerinde yem olarak balık unu, balık yağı, soya fasulyesi, mısır unu kullanılır. Belki plastik birikiminin doğadaki balıklardan balık unu aracılığıyla geldiği düşünebilir. Bana göre, çiftlikteki balıkların plastik birikimi doğal ortamdaki balıklardan daha azdır. Çiftlik balığı daha kısa süre denizde kaldığı için doğadaki balıktan az plastik birikimi olur. Çiftlik balığı insanların verdiği besinlerle beslenir. Doğadaki balıklar uzun süre denizde kaldığı, doğadan beslendiği için plastik birikimi onlarda daha fazladır. Plastik birikiminin doğadaki balıklarda mı yoksa çiftlik balığında mı daha fazla olduğuna yönelik araştırma yapıp, sonuçları ortaya konulmalı" diye konuştu.
ÇİFTLİK BALIĞININ TADI IZGARADA DAHA GÜZEL
Çiftliklerde yetişen balığın tadının "saman" gibi olduğuna yönelik eleştiriyi değerlendiren Prof. Dr. Gökoğlu, "Çiftlik balıkları kafes içerisinde olduğu için hareket alanları sınırlı. Doğal ortamdaki balıklar sürekli hareket halindedir. Çiftlik balığı aldığı besini et ve yağa dönüştürür. Çiftlik balıkları proteini yüksek yağlı balıklardır. Çiftlik balıkları genelde ızgarada, yağ kullanılmadan pişirilmeli. Yağlı olduğu için bana göre çiftlik balığının lezzeti daha fazla" dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.